Geçmişten Günümüze Sağlık Bakanlığı Teşkilat Yapısı ve Sağlık Hizmetleri Sunumu

Günümüzde Sağlık Bakanlığı Teşkilatı büyük ölçüde 663 Sayılı KHK ile şekillenmiş olup,merkez teşkilat ile taşra teşkilatı (il sağlık müdürlüğü,ilçe sağlık müdürlüğü,toplum sağlığı merkezi) şeklinde bir yapılanmaya sahiptir.

Sağlık Bakanlığı örgütlenmesine yönelik düzenlemeler Cumhuriyet dönemi öncesine kadar gitmekle beraber kapsamlı ilk düzenleme 1936 yılında çıkarılan 3017 sayılı Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Teşkilat ve Memurin Kanunu ile yapılmıştır.

Sonrasında 1983 yılında çıkarılan 181 Sayılı KHK ,2011 yılında çıkarılan 663 sayılı KHK ve en son 2017 yılında çıkarılan 694 sayılı KHK lar ile örgütlenme yapısı bugünkü şeklini almıştır.

Cumhuriyet Öncesi Dönem

23 Nisan 1923 tarihinde TBMM açılması ile birlikle ilk meclis hükümeti kululmuş olup,2 Mayıs 1920 tarih ve 3. Sayılı Kanunun ilk maddesi ile içinde Sıhhiye ve Muavenet-i İçtimaiye Vekâletinin de (Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı) bulunduğu 11 Bakan’dan oluşan Bakanlar Kurulu oluşturulmuştur.

İlk Sağlık Bakanı Dr. Adnan Adıvar’dır. Bakanlık görevine 3 Mayıs 1920 tarihinde atanmış olan Dr. Adıvar görevine bir Sağlık memuru ile birlikte Ulus’ta İçişleri Bakanlığının bir odasında göreve başlamışlardır.

Bu dönemde yeni bakanlığın elinde sağlıkla ilgili hiçbir bir kayıt yoktur. Sağlık hizmetlerinin çağdaş anlamda bir devlet görevi olarak ele alınması TBBM hükümetinin kurulması ile başlar. 1923 yılında ülkede 554 hekim, 136 ebe, 202 hemşire bulunmaktadır.

10 ay Bakanlık görevden sonra ikinci Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı 10 Ekim 1921 tarihinde Dr. Refik Saydam olmuştur.

Cumhuriyet Sonrası Dönem

Dr. Refik Saydam Dönemi (1923-1937)

Cumhuriyetin ilanı ile birlikte Sağlık Bakanı olarak görevlendirilen Dr. Refik Saydam dönemi başlamış ve 1937 yılına kadar Bakanlık görevini sürdüren Refik Saydam döneminde birçok yeni düzenleme yapılmıştır.

Sağlık Bakanlığının ilk teşkilat yasası olan 3017 sayılı Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Teşkilat ve Memurin Kanunu da bu dönemde (1936) çıkarılmıştır.Bu dönem Sağlık Bakanlığı teşkilat yapısı aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir.

Merkez teşkilâtı ve vazifeleri

1 – Müsteşarlık,
2 – Hususî kalem
3- Teftiş Heyeti Reisliği

4 – Hıfzıssıhha İşleri dairesi,
5 – İçtimaî Muavenet işleri dairesi,
6 – Sicil ve Memurlar ve Muamelât Müdürlüğü,
7 – Sağlık Propagandası ve Tıbbî İstatistik Umum Müdürlüğü,
8 – Hukuk Müşavirliği,
9 – Muhasebe Müdürlüğü,
10 – Seferberlik Şubesi Müdürlüğü,
11 – Evrak Müdürlüğü,
12 – Ayniyat Muhasibliği,
13 – Levazım Memurluğu,
14 – Türkiye Cumhuriyeti Merkez Hıfzıssıhha Müessesesi ve Merkez Hıfzıssıhha Mektebidir.

Vilâyetler teşkilât ve vazifeleri
Sıhhat ve İçtimaî Muavenet Vekâletinin vilâyetlerdeki teşkilâtı şunlardır:
A) Umumî muvazeneye aid teşkilât:
1 – Umumî Müfettişlikler sıhhî müşavirlik ve muavinlikleri,
2 – Sıhhat ve İçtimaî Muavenet müdürlükleri,
3 – Hükümet tabiblikleri,
4 – Küçük sıhhat memurlukları,
5 – Tıbbî ve sıhhî, içtimaî müesseseler,
6 – Hastalıklarla mücâdele teşkilâtı,
7 – Seyyar sıhhî teşkilât.
B) Hususî idarelere aid sıhhî teşkilât:
1 – Sıhhî ve tıbbî ve içtimaî teşkilât ve müesseseler,
2 – Seyyar tabiblikler,
3 – Seyyar ve sabit küçük sıhhat memurlukları,
4 – Hastalıklarla mücadele teşkilâtı,
5 – Etüv ve idare memurlukları.
C) Belediyelere aid sıhhî teşkilât:
1 – Sıhhî ve tıbbî ve içtimaî teşkilât ve müesseseler,
2 – Belediye baştabib ve tabiblikleri,
3 – Belediye doğum hekimleri ve ebeleri,
4 – Belediye eczacılıkları,
5 – Küçük sıhhat memurlukları,
6 – Etüv ve idare memurlukları.
D) Köy sıhhî teşkilâtı:
1 – Köy hekimleri,
2 – Köy ebeleri,
3 – Köy sağlık korucularıdır.

Koruyucu sağlık hizmetlerine büyük önem verilmiş; tedavi edici hizmetler için yerel yönetimler yetkilendirilmiştir.

Bu dönemde genellikle 2. Meşrutiyet döneminde temeli atılmış olan il sağlık müdürlüğü ve hükümet tabipliği sistemi benimsenmiştir. Hükümet tabiplikleri il ve ilçelerde daha çok koruyucu hekimlikle ilgilenirler. Bu dönemin yeni gelişmelerinden biri de “sıhhiye meclisleri” olur. Bu meclisler salgın hastalıklar, çevre sağlığı hizmetleri, nüfusun arttırılması konuları ile ilgilenir. Meclisler yörenin mülki amiri, belediye başkanı, sağlık müdürü, hükümet tabibi gibi sivil yetkililerden oluşur.

Toplumda çok yaygın olan sıtma, trahom, frengi ile mücadele için gerekli yasal düzenlemeler yapılarak her biri için ayrı örgütler kurulmuştur. Refik Saydam özellikle koruyucu sağlık hizmetlerine büyük önem vermiş, koruyucu sağlık hizmetlerinde çalışanlara daha yüksek ücretler vermek suretiyle koruyu hizmetleri özendirmiştir. Yine bu dönemde belediye, il özel idare dahil tüm sağlık personelinin özlük işleri Sağlık Bakanlığı tarafından yapılması için gerekli düzenlemeler yapılmış ve kamuda görev yapan tüm personelin yönetimi tek elde toplanmıştır. Tedavi hizmetleri ise daha çok yerel yönetimlere bırakılmıştır.

Yine bu dönemde 1219 sayılı “Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun” ile 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu gibi halen yürürlükte olan kanunlar yapılmıştır. Gerçekleştirilecek sağlık politikalarının ilkeleri belirlenmiştir. Bunlar; sağlık hizmetlerinin tek elden yürütülmesi/dikey örgütlenme, koruyucu hekimlik ile tedavi edici hekimliğin birbirinden ayrışması, tıp fakültelerinin kurulması ve sıtma, frengi, verem gibi bulaşıcı hastalıklar ile mücadele edilmesidir.

1938-1960 Dönemi

Cumhuriyet döneminin ikinci Sağlık Bakanı, ‘Birinci On Yıllık Sağlık Planı’nı hazırlayan ve 9. Milli Tıp
Kongresi’ne sunan Dr. Behçet Uz olmuştur. Plan sağlık hizmetlerinin entegrasyonunu sağlayarak, sağlık hizmetlerini yurdun geneline yaygınlaştırmayı amaçlamaktadır. Dolayısıyla sunulan sağlık hizmetlerinin tümü merkezi hükümet görev ve sorumluluğu kapsamına alınmıştır. Uz planına göre; ülke de yedi sağlık bölgesi oluşturulacak ve her bölge kendisine yeter hale getirilecektir. Bölgelerde her 40 köy için 10 yataklı sağlık merkezleri oluşturulacaktır. Sağlık merkezlerinde; iki hekim, bir ebe, bir sağlık memuru ve ziyaretçi hemşireler bulunacaktır. Koruyucu ve tedavi edici hizmetlerin birlikte sunulacağı bu sağlık merkezleri tamamlandığında ise bölgeye bir tane tıp fakültesi kurulması planlanmıştır. Ancak Behçet Uz’un bu planı uygulanamaz. Her ilçeye bir sağlık merkezi kurulur. Merkezler de maliyeti yüksek küçük hastanelere dönüşür. Hekimler geçimlerini muayenehaneden sağlamayı tercih ederek koruyucu hizmetlerle ilgilenmez.

Her ilin imkanlarının farklı olması ve eşit sağlık hizmeti sunulamaması nedeniyle 1945 yılında belediye ve il özel idarelerine ait hastaneler devletleştirildi ve tedavi işlemlerini Sağlık Bakanlığı üstlenmiş oldu.Ancak bu uygulama neticesinde de birçok sağlık çalışanının hastanelere kayması nedeniyle koruyucu sağlık hizmetlerinde bir zayıflama meydana geldi.

1946 yılında SSK kurulmuş olup, 1952 yılından itibaren kendi hastanelerinde siğortalılarına hizmet vermeye başlamıştır.

5 Ocak 1961’de 224 sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Kanunu kabul edilir; “Sağlık Ocağı Tabipliği” dönemi başlar. Kanunun uygulanmasına 1963 yılında Muş ilinde başlanır. 1977’de tüm ülkeye yaygınlaştırılması 1982’de ise her 5000 kişiye bir sağlık ocağı örgütlenmesinin tamamlanması planlanır. Sosyalleştirme yasası  sağlık ocaklarında parasız, entegre, nüfusa orantılı, koruyucu sağlık hizmetine öncelik ve önem veren bir ekip tarafından yürütülen sağlık hizmeti ile birlikte personelin sürekli eğitimi,  toplum katılımı, sevk sistemi, tam süre çalışma ilkelerini benimser.İkinci ve üçüncü basamak sağlık hizmetlerinin ise sağlık ocakları üzerinden sevk zincirine göre yapılması planlanmıştır.

Dr. Behçet Uz’un Sağlık Bakanı olduğu dönemlerde: 1947 Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığının yeniden yapılandırılması; 1953 Türk Tabipler Birliği Kanunu ve Eczacılar ve Eczaneler Kanunun 1954 Hemşirelik Kanunu; 1955 Adli Tıp Müessesi Nizamnamesi, Kan Bankası ve Kan Nakil Merkezlerine Dair Talimatname, Kaza Sağlık İdareleri ve Sağlık Merkezleri Talimatnamesi 1956 Türk Eczacıları Birliği Kanunu çıkarılmıştır. 1960 yılında da Tıbbi Deontoloji Nizam-namesi yürürlüğe girmiştir.

1980 sonrası dönem

Seksen sonrası özellikle sağlıkta kamusal sağlık hizmetleri yerine özel sağlık hizmetlerinin desteklendiği ve geliştirildiği yıllar oldu.

1982 Anayasasının 56. maddesi ile sağlık hizmetleri, devletin sunmakla yükümlü olduğu bir hizmet olmaktan çıkarıldı ve devlet sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet verilmesini düzenlemekle görevlendirildi.
1987 tarihli 3359 sayılı “Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu” sağlık hizmetlerinin örgütlenmesi açısından piyasalaşmaya doğru ilk adım oldu.

Yine 13.12.1983 tarihli 181 Sayılı Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bakanlık teşkilat yapısı yeniden inşa edilmiştir.

181 sayılı KHK’da Sağlık Bakanlığı’nın taşra örgütlenmesinin esası İl Sağlık Müdürlükleri ve İlçe
Sağlık Grup Başkanlığından oluşan bir yapı biçimindeydi .İl Sağlık Müdürlüğü Vali’nin hiyerarşik sorumluluğu altında olup yasal düzenlemelerle Bakanlıkça verilmiş olan görev ve sorumlulukları, hizmet bölgelerinde yerine getirmekle sorumlu tutulmuştur. 181 sayılı KHK kapsamında ildeki sağlık kuruluşları İl Sağlık Müdürlüğü hiyerarşinde yapılanmıştır. İl Sağlık Müdürlükleri illerde verilen sağlık hizmetlerinin denetimlerinden sorumlu tutulmuştur .

Sağlık Bakanlığı’nın il örgütlenmesine bağlı olarak ilçelerde Kaymakamlığın hiyerarşisi altında İlçe Sağlık Grup Başkanlıkları oluşturulmuştur.

2002 ve Sonrası

Bu dönemde Sağlıkta Dönüşüm Proğramı çerçevesinde birçok düzenleme yapılmıştır.

2004 yılında çıkarılan 5258 sayılı “Aile Hekimliği Pilot Uygulaması Hakkında
Kanun” ile başlayan aile hekimliği, 2010 yılında ülke genelinde uygulandı. Birinci
basamak sağlık kuruluşlarının sorumlu oldukları “koruyucu sağlık hizmetleri”, “topluma
yönelik” ve kişiye yönelik olmak üzere ikiye bölündü. Topluma yönelik koruyucu sağlık
hizmetleri sağlık ocakları yerine kurulan “toplum sağlığı merkezleri”nin sorumluluğuna
verilirken, kişiye yönelik koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetleri aile hekimlerinin
sorumluluk alanına bırakıldı.Böylece birinci basamakta topluma yönelik sağlık hizmeti sunma yerini, başvurana hizmet verme anlayışının egemen olduğu aile hekimliği uygulamasına bıraktı.

2005 yılında sağlık sigortası, sağlık hizmeti sunumu ile ilaç üretim ve
dağıtımının bütünleştirildiği, bu sayede sağlık giderlerini azaltmayı hedefleyen Sosyal
Sigortalar Kurumu (SSK) hastaneleri SB’ye devredildi.

2006 tarihli 5502 sayılı yasa ile SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı Sosyal
Güvenlik Kurumu (SGK) adı altında tek çatı altında birleştirildi.


2006 yılında çıkarılan ve 2008 yılında yürürlüğe giren 5510 sayılı “Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu” ile sağlığın finansmanı ile sağlık hizmet
sunumu kesin olarak birbirinden ayrıldı. Sağlık hizmetlerinin finansmanı sigorta yoluyla
sağlanırken SGK’nın özel sağlık kuruluşlarından sağlık hizmeti satın almasının kapsamı
genişletildi. Sağlığın finansmanı tek elde toplanarak özel sektör de dâhil olmak üzere
sağlık hizmet sunucularının SGK’dan hizmet almaları modeli bu yasa ile oluşturuldu.

2011 yılında 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile Sağlık Bakanlığı teşkilat yapısında köklü değişiklikler yapılmıştır.

Merkez teşkilat organları Müsteşarlık ve Sağlık Politikaları Kurulu ile aşağıdaki merkez teşkilat birimleri şeklinde düzenlenmiş,bunun yanında bağlı kuruluşlar Türkiye Kamu Hastaneleri Kumumu,Türkiye Halk Sağlığı Kurumu,Türkiye İlaç ve Tıbbî Cihaz Kurumu ve Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü şeklinde düzenlenmiştir.

Yine bu KHK ile Bağlı kuruluşlardan Türkiye Halk Sağlığı Kurumunun taşradaki yönetim görevi halk sağlığı müdürlüklerince, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumunun taşradaki yönetim görevi kamu hastane birliklerince Kurumlarına bağlı olarak yerine getirilir denmiştir.Kamu hastane birliklerindeki yönetici pozisyonları sözleşmeli hale getirilmiş,il sağlık ve halk sağlığı müdürlüklerinde ise eski yönetim anlayışı benimsenmiştir.

Bu şekilde taşra yönetimi 3 ayrı yönetim birimine ayrılmış,ilerleyen süreçlerde bu yönetim anlayışı birçok soruna neden olmuş,kurumlar birbirleri ile çatışır hale gelmiş ve 15/8/2017 tarihli ve 694 sayılı KHK ile bu üçlü tapıdan vazgeçilmiş,illerde il sağlık müdürlükleri tek idari organ olmuş,merkezde ise Türkiye Halk Sağlığı Kurumu ve Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu genel müdürlük haline çevrilerek merkez teşkilat içinde yer almış,sözleşmeli yönetici uygulaması ise il sağlık müdürlükleri ve hastaneler bünyesinde genişletilmiş ve Şube Müdürleri hariç tüm yöneticiler sözleşmeli hale gelmiştir.

Daha sonra Cumhurbaşkanlığı Sistemine geçilmesi ile birlikte 663 Sayılı KHK birçok maddesi mülga olmuş ve 1 nolu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Sağlık Bakanlığı Teşkilat yapısı son halini almıştır.

  • Sağlık Bakanlığın hizmet birimleri şunlardır:
  • Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü,
  • Acil Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü,
  • Sağlığın Geliştirilmesi Genel Müdürlüğü,
  • Sağlık Bilgi Sistemleri Genel Müdürlüğü,
  • Sağlık Yatırımları Genel Müdürlüğü,
  • Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü,
  • Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü,
  • Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü,
  • Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü,
  • Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüğü,
  • Teftiş Kurulu Başkanlığı,
  • Strateji Geliştirme Başkanlığı,
  • Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği,
  • Özel Kalem Müdürlüğü.

Şehir Hastaneleri Modeli

Yine bu dönemde Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) modeli ile finansmanı özel sektör tarfından yapılan ve devlet taradından 25 yıllığına kiralanarak işletilen şehir hastaneleri ortaya çıkmıştır.Bu modelde kamu ihaleyi alan özel şirkete hizmet ve kullanım bedeli olmak üzere temelde iki ayrı kalem üzerinden ödeme yapmaktadır.
Kullanım bedeli tesislerin kiralanması karşılığında sözleşmede belirlenen yıllık ücrettir. Hizmet bedeli ise her türlü bakım onarım ve araştırma geliştirme hizmetleri ile hizmet alımı sayesinde sağlanacak tüm işlerin maddi karşılığıdır.Bu noktada en büyük eleştiri işletmeci firmaya ayrıca kira ve diğer hizmetler için gelir garantisi verilmiş olması ve firmlarca karlı olan bu uygulamanın hazine tarafından ödenen maliyetleri artırmasıdır.Bu modelle eskiye göre ferah en fazla 2 kişilik hasta odaların olması tıbbi donanımın iyileştirilmesi vb alanalarda iyileştirmeler olsada yatırım maliyeti,şehre uzaklık hastane hizmetlerin tek noktada toplanması gibi nedenlerle eleştirilmektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir